İçeriğe geç

En soğuk kışa ne denir ?

En Soğuk Kışa Ne Denir? Kalpleri Isıtan Bir Hikâyenin İzinde

Hayatın her mevsimi gibi, insanın da kendi içinde yaşadığı mevsimler vardır. Kimi günler güneş gibi içimizi ısıtır, kimi günlerse buz kesmiş bir kış gibi yüreğimizi sarar. Bugün sana, belki kendi kışlarını hatırlatacak, belki de içindeki sıcaklığı yeniden bulmanı sağlayacak bir hikâye anlatmak istiyorum…

Bir Şehrin Ortasında, İki İnsan

Kış, o yıl şehre erken gelmişti. Rüzgâr, sokak aralarında öfkeyle ıslık çalıyor, kar taneleri sanki bir şey anlatmak istercesine sessizce düşüyordu. İşte tam o günlerde yolları kesişti Aslı ile Mert’in. İkisi de bambaşka dünyaların insanıydı: Aslı, iç dünyasında fırtınalar kopsa da bunu tebessümüyle saklayan bir kadındı. Empati onun dilinde bir armağan gibiydi. İnsanların acılarını hisseder, kelimeleriyle yaraları sarardı. Mert ise bambaşkaydı; mantık onun pusulası, çözüm üretmek ise en güçlü silahıydı. Hayat ona göre bir denklem, her sorun çözülmesi gereken bir problemdi.

Tanıştıkları gün, şehirde kar fırtınası vardı. Soğuk, insanın iliklerine kadar işlerken, onlar birbirlerinin dünyasına ilk adımı attılar. Aslı’nın içten gülüşü, Mert’in duvarlarını çatlatmıştı. Mert’in kararlı bakışları ise Aslı’ya güven vermişti. Ama en önemlisi, birbirlerinin eksik yanlarını tamamlıyorlardı. Biri kalbin diliyle konuşuyor, diğeri aklın yollarını çiziyordu.

İçimizdeki Kış: Buz Kesmiş Kalpler

Zaman geçtikçe anladılar ki, “en soğuk kış” dışarıda değil, insanın içinde yaşanıyordu. Aslı, geçmişinde yaşadığı kırgınlıkların ağırlığını hâlâ taşıyordu. Her sevgi gösterisi ona bir gün bitecek bir rüya gibi geliyordu. Mert ise duygularını göstermeyi bir zayıflık sanıyordu; kalbini korumak adına hep bir adım geri duruyordu. Bu yüzden aralarındaki bağ zamanla çatlamaya başladı.

Bir akşam kar yağarken sessizce yürüdüler sokakta. Aslı’nın gözleri dolmuştu. “Biliyor musun Mert,” dedi, “en soğuk kış, hava eksilere düştüğünde değil… Kalbin donduğunda başlıyor.” Mert sustu. İlk defa bir çözüm bulamıyordu. Çünkü mesele, mantıkla çözülecek kadar basit değildi. O an anladı ki bazen yapılacak en büyük hamle, çözüm aramak değil, anlamaktı.

Sıcaklığı Bulmak: Birbirini Anlamak

O konuşmadan sonra değişti her şey. Mert, duygularını ifade etmeye başladı; Aslı, korkularını yavaş yavaş bıraktı. O soğuk kış akşamında birbirlerinin ellerini tuttular ve sessizce yürümeye devam ettiler. Artık kar, üşütmüyor; rüzgâr, ürkütmüyordu. Çünkü en soğuk kışı birlikte aşmanın sırrını bulmuşlardı: Anlaşılmak.

İşte o an anladılar ki, “en soğuk kış”a verilen tek isim vardı: Anlaşılmamışlık. Kalpler donarken, en çok sevgiye, empatiye ve sabra ihtiyaç duyuyordu insan. Ve belki de her ilişkide, her dostlukta, her insan hikâyesinde en büyük sıcaklık, “Seni anlıyorum.” cümlesinde saklıydı.

Sonuç: Kış da Geçer, Kalpler de Isınır

En soğuk kış, dışarıda değil içimizde yaşanır. Bizi üşüten hava değil, sevgisizliğin, iletişimsizliğin ve anlaşılmamışlığın ağırlığıdır. Tıpkı Aslı ile Mert gibi, her insan bir gün kendi kışını yaşar. Ama unutma, hiçbir kış sonsuza kadar sürmez. Yeter ki biri elini uzatsın, yeter ki biri seni gerçekten anlasın. Çünkü en zorlu fırtınalar bile, bir damla sevgiyle yumuşar.

Şimdi, kendi kışını düşün… Belki de yıllardır donmuş bir kalbin var. Belki de biri seni anlamadığı için için için üşüyorsun. Ama bil ki, o buzları eritecek tek şey var: Anlaşılmak ve sevilmek. Çünkü en soğuk kış bile, sevginin sıcaklığına dayanamaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
https://www.hiltonbetx.org/